27 Kasım 2010 Cumartesi

Toshiba'dan beş yeni LED TV

Japon devi, farklı ebatta beş yeni LED LCD televizyonu uygun fiyat etiketleriyle Türkiye'de satışa sundu.

Güncelleme: 14:57 TSİ 05 Kasım. 2010 Cuma
Hesaplı fiyatları sayesinde fiyat-performans puanları genellikle yüksek olan Toshiba, yeni seri LED LCD televizyonlarında da aynı stratejiyi sürdürüyor. Türkiye'de piyasaya sürülen beş yeni Toshiba LED TV, muadilleri karşısında fiyat avantajını koruyor.
Yeni SL LED Serisi, 48 cm'den (19”) 107 cm'ye (42”) kadar ekran boyutları, evdeki her odaya uygun seçenekler sunuyor. Parlak siyah kasalı SL738 serisi televizyonlar uydu ve dijital kablolu yayınları alabilen, analog ve dijital entegre alıcılar ile sunuluyor.
Firmanın basın açıklamasında, LCD paneli arkadan aydınlatan enerji tasarruflu Edge LED teknolojisinin, cihazın çok ince tasarımına rağmen, kaliteli görüntü sağladığı belirtiliyor.

ArchiCAD 14 - Açık Tasarım İşbirliği


ArchiCAD 14 Mimarlar ve Mühendisler Arasında Açık Tasarım İşbirliğini Destekliyor
ArchiCAD 14, mimarlar ve AEC endüstrisinin çeşitli disiplinleri arasında BIM modellerinin farklı ihtiyaçları için köprü kurmaya yardımcı olan iş akışı çözümleri sunuyor. Model eşleştirme, eleman sınıflandırma, IFC referans modeli versiyon izleme ve değişiklik yönetimi mimarlar ve mühendisler arasındaki iş birliğinin sorunsuz ve otomatik bir süreç haline gelmesini sağlıyor. ArchiCAD 14 aynı zamanda bu çığır açan BIM Server temeline dayanan Teamwork çözümünü daha da geliştirerek ortak BIM projelerinde çalışan tasarım ekiplerinin yönetimini daha da geliştirdi.
Sınıfının En İyisi BIM İş Akışı
ArchiCAD 14 aynı zamanda, en çok talep edilen küresel ve yerel müşteri isteklerine odaklanan birçok üretkenlik iyileştirmesi sunuyor. İnşaat elemanlarının modellenmesinde zenginleştirilmiş detaylar, daha iyi 3D görünüm, geliştirilmiş 2D taslak, kütüphanelerin ve kütüphane parçalarının geliştirilmiş kullanımı ve iyileştirilmiş kullanıcı etkileşimlerinin hepsi etkileyici üretkenlik iyileştirilmeleri listesine dahil. Hem müşteriler hem de danışmanlar ile daha iyi hale getirilen iletişim becerileri sayesinde sonuç daha hızlı, daha güzel tasarım ve belgelendirme iş akışları. Bütün bu nedenler ArchiCAD 14'ü mimarlar için dünyanın en iyi BIM çözümü yapıyor. Daha detaylı bilgi için www.bilkom.com.tr adresi ziyaret edilebilir.
Şimdi ArchiCAD 14 almak isteyenler için bir fırsat daha mevcut. ArchiCAD 14'ü, 30 Kasım'a kadar alan herkese Bilkom'dan iMac 27" ve/veya MacBook Pro 15" hediye. Arzu eden son kullanıcılar 3.712 Euro+KDV değerindeki ArchiCAD 14 lisans paketinin üstüne 150 Euro+KDV ödeyerek seçimlerini MacBook Pro 15" modelinden yana kullanabiliyor.

Siemens - blueTherm Kurutma Makinesi



Kullanım ömrü boyunca enerjiyi en az tüketen dünyanın ilk kurutma makinesi Siemens blueTherm, hassas kurutma özelliği ve sessiz kurutma teknolojisiyle çamaşır kurutmada dört dörtlük bir kullanım sunuyor. Yeni Siemens blueTherm kurutma makinesi, %40 enerji tasarrufu ile ütü ve çamaşır asmak için gereken zaman kaybını minimuma indiriyor. Cihaz çamaşırları kışın evde kurutmaya kıyasla 3 kat daha fazla tasarruf sağlıyor.

Dünyanın en düşük enerji tüketimini sunan yeni Siemens blueTherm kurutma makineleri sadece enerji tüketimini düşürmekle kalmıyor, aynı zamanda sağladığı süper hassas kurutma sayesinde giyecekleri de maksimum derecede koruyor.

Siemens blueTherm kurutma makinesi, dünyanın ilk kendi kendini temizleyen filtresi sayesinde ise tüm kullanım ömrü boyunca enerjiyi en az tüketen ilk kurutma makinesi olma özelliğini de taşıyor ve ayrıca kullanım konforu sunuyor. Çamaşırların hijyenik şekilde kurutulmasına yardımcı olan blueTherm, ütü zahmetini de minimuma indirgiyor. Ev içinde ve dışında görüntü kirliliğine son veren kurutma makinesi, 8 kg kapasitesiyle kullanıcının iş yükünü inanılmaz hafifletiyor. Çamaşır kurutmak için gerekli zaman ve yer sorununu tamamen ortadan kaldıran model, çamaşırların dönüş yönünü değiştirmeden sürekli hava akımı ve sabit ısı sağlayarak kurutan softDry tambur özelliğiyle kurutma esnasında oluşan yıpranmayı engelliyor ve hassas kurutma sağlıyor.

Düşük Enerji Tüketimi
Dünyanın ilk filtrelerini kendi kendine temizleyebilen kurutma makinesi blueTherm, elle temizlemeye gerek kalmadan kondanser üzerine yapışan tüy parçacıklarını, üzerinde tek bir tane bile kalmayacak şekilde kendi kendine temizliyor. Avrupa?da uzun yıllardır çalışmalarını enerji ve çevre konularında sürdüren Eko Enstitüsü?nün (Öko Institut) enerji ve çevre bilinci için önerilen cihaz, kondansatörünü kendi kendine temizleyebilen tek kurutma makinesi özelliğini de taşıyor. Kalıcı enerji verimliliği için sürekli otomatik temizleme yapan modelde, enerji tüketimi ürünün bütün kullanım ömrü boyunca en düşük seviyelerde kalıyor. Ayrıca, blueTherm teknolojisinin işleyişi esnasında kurutma işlemi sırasında çamaşırlar üzerindeki buharlaşan su da filtrelenilerek kullanılıyor. Dolayısıyla ilave bir musluk bağlantısına veya su tüketimine gerek duyulmuyor.

Siemens?in gelecek için enerji kaynaklarını da daha iyi kullanma bakış açısıyla geliştirdiği blueTherm teknolojisi düşük enerji tüketimi sayesinde, çamaşırların yanı sıra doğayı da koruyor. Ürün, verimli enerji kullanımı sayesinde geleneksel sınıfındaki diğer kurutuculara kıyasla %40 enerji tasarrufu sağlıyor. Bu özellik sadece çevreye yarar sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda kullanıcının bütçesine de anında fayda getiriyor.

Yıkama+Kurutma: 55 dakika
Siemens çamaşır makinelerinde bulunan Süper Kısa 15? programı ile yıkanan çamaşırlar, otomatik olarak belirlenen en uygun ısı ve devir seçimi ile kurutma makinelerinde sadece 40 dakikada kullanıma hazır hale getiriliyor. Yani BlueTherm kurutma makinesi, bir Siemens çamaşır makinesiyle birlikte kullanıcısına önemli bir zaman kazandırıyor. Yıkama+kurutma sadece 55 dakikada tamamlanıyor.

Sabit Isı: Yeni Isı Pompalama Teknolojisi
Siemens blueTherm kurutma makinesi, ısıyı çamaşırların cinsine bağlı olarak her zaman uygun düzeyde tutuyor. Böylelikle çamaşır türüne bağlı olarak çamaşırlarınızın en hassas, en hızlı ve en tasarruflu şekilde kurutulmasını sağlıyor.

Kolay Ütüleme: Kırışıklık Önleme Tuşu
Siemens blueTherm kurutma makinesinin kırışıklık önleyici tuşu, gerek kurutma işlemi sırasında gerekse işlemden sonra makine içerisinde çamaşırları 120 dakika boyunca kırıştırmadan muhafaza ediyor. Bu program sayesinde çamaşırlar daha az kırışıyor ve ütüleme işlemine daha az zaman harcanıyor. Hatta bazı çamaşır türlerinde ütülemeye bile gerek kalmıyor.

Sessiz Kurutma Teknolojisi
Siemens blueTherm, sessiz kurutma teknolojisi sayesinde sessizlik konusundaki dünya rekorunu da elinde tutuyor. Siemens?in yeni nesil kurutma makineleri özel ses izolasyonları sayesinde, duyulmak istenmeyen sesler yüzünden kullanıcısının keyfinin kaçmasına izin vermiyor. Çok sessiz çalıştığı için geceleri dahi cihaz, gönül rahatlığı ile kullanabiliyor ve eğer bulunulan yer için geçerliyse indirimli elektrik kullanım fiyatlarından da faydalanılabiliyor.

CHICHEN ITZA

CHICHEN ITZA: One of the most fantastic places to visit, Chichen Itza is certified as one of the new wonders of the world. It's wide open area with a ball course where the Mayans used to play and do sacrifices to the gods. This game was played with a ball which weighs more than 4 kilos, you can find EL CASTILLO as well. This building is 26m high and it has four sides with 91 stairs on each side, all together, the pyramid has 365 steps to climb, it is a perfect structure and Chichen Itza is a MUST SEE!


CONTOY - MUJERES ISLAND: Pick up at the hotel and drive to Cancun and leave to Isla Contoy from Punta Sam Cancun, we will do an amazing snorkeling at the incomparable beauty of the Ixlache Reef, the beginning of the second largest reef barrier in the world, the Caribbean reef that ended in Honduras , home to countless marine species.
We will sightseeing in the island by boat, visiting the birds nesting area , sea stars, eagle rays, turtles the lighthouse and fisherman village, then we will land at Contoy island, visit at the museum, bird watching trip, snorkeling and relax. Lunch is provide at Contoy Island, grilled fish and chicken, open bar, then we will visit Isla Mujeres for relax and shopping, then boat back to Punta Sam and transportation to the Hotels. hic equipment and binoculars Not include the bracelet to enter in the national park; guest should pay it at the entrance (5 USD)

COBA MAYAN VILLAGE: Coba has the tallest pyramid in all Yucatan peninsula. It's a 41 mts. Pyramid with 110 steps to climb to the top where you have the most spectacular views. But that is not all, you'll find the magnificent observatory and many more buildings, it is 2 km square foot. On Coba, you can take THE MAYAN LIMO, it is a ride where one of the locals drive you all over the area for only 100 pesos on his TRICICLOS, definitely one of the most interesting ways to see the area. After, we visit the Mayan village, where you will have the chance to see the real Mayan way of life. After that, we visit one CENOTE (sink hole) in this area where you can swim and see lots of stalactites and stalagmites.

UNDERWATER WORLD:A half day dedicated to the amazing underwater world! We’ll start our adventure in the middle of the Mexican jungle visiting the st beautiful cenote of the Riviera Maya: the great TAK-BE-HA (in the Mayan language “Hidden Water”).
We will swim in crystal clear water surrounded by an ethereal seascape of stalactites and stalagmites. After this we’ll leave the jungle to get to beautiful TURTLE BAY and discover a marvelous sea-world! With mask, fins and snorkel we’ll swim with the beautiful marine turtles and see the famous Caribbean reef. An expert guide will take you through this unforgettable adventure!

THE JUNGLE MAYA EXPEDITION: Your exciting adventure tour starts with a ride in a 4x4 all-terrain vehicle that takes you to our Maya Community, a small Maya family community where the Nohoch Nah Chich Cenote system is located (one of the longest explored underground river systems in the world). Here you will take part in an unforgettable snorkeling adventure into the fresh waters of this underground river, swimming deep inside the caverns where you will observe stunning stalactite and stalagmite formations above and below this crystal-clear water. Walk and enjoy our Ride Bike through the jungle and witness the animal prints from the species that live there, the cenotes, and the variety of flora and fauna. You will snorkel in Yax-muul, the most beautiful natural swimming pool on the Mexican Caribbean., enjoy a zip-line, flying over an incredibly beautiful Cenote, rappel down into another Cenote, canoe/kayak on a wonderful lagoonA traditional Maya lunch prepared by the women of this community then awaits you at the ranch.

After lunch you will have the opportunity to visit the ranch and its inhabitants, a small Maya family that have lived in this remote jungle location for the last 30 years.

25 Kasım 2010 Perşembe

Nokia telofon özellikleri



Nokia C3 | Dokun ve Yaz özellikleri

  1. Genel Bakın
  2. Özellikler
  3. Özellikler
     
  1. Dokunmatik ekran ve tuş takımı
  2. Özelleştirilebilir giriş ekranı
  3. Kolay e-posta ve mesajlaşma
  4. Hızlı mobil internet ve Wi-Fi
  5. Mobil eğlence

Dokunmatik ekran ve tuş takımı

  • Modern bir görünümü tercih edin; paslanmaz çelikten kasaya sahip bir dokun ve yaz telefon.
  • Uygulamaları açmak, fotoğraflara bakmak ve web'de gezinmek için ekrana dokunun.
  • Tuş takımını kullanarak kolayca mesaj ve not yazın.
  • Bu kompakt telefonu tek elle rahat bir şekilde kullanabilirsiniz.
Nokia C2

Ne zaman isterseniz bir SIM kartı telefonunuzun içine takın ve başka bir SIM kartı takmak için cihaz açıkken kart değiştirmeye olanak veren yuvayı kullanın, ardından kartlar arasında kolayca geçiş yapın.

Cihaz açıkken kart değiştirmeye olanak veren harici SIM yuvasına ve harika multimedya ve mesajlaşma özelliklerine sahip, çift SIM kartlı şık telefon.


Nokia 6300 özellikleri
Anahtar Özellikler
Sofistike paslanmaz çelik kapaklar, parlak siyah cila ve yuvarlak kenar özelliklerine sahip kompakt, modern tasarım
  • 8x dijital zumlu 2 megapiksel entegre kamera ile o çok değerli anları yakalayın ve saklayın
  • Müzik çalar, FM stereo radyo ve video oynatıcı ile eğlence istediğiniz an sizinle
  • 16 milyona kadar renge sahip 240 x 320 çözünürlüklü ekran ile tek bakışta daha fazlasını görün
  • Hareket halindeyken e-postanıza ulaşın ve eklentili mesajlar gönderin
  • 2GB GB' a kadar genişletilebilir hafıza ile daha fazla müzik, video ve fotoğraf depolayın
Çalışma Frekansı
  • GSM/EDGE kapsama (900/1800/1900; 850/1800/1900)
Boyut
  • Hacim: 56 cc
  • Ağırlık: 91 g
  • Boyutlar: 106.4 x 43.6 x 11.7 mm

23 Kasım 2010 Salı

SONY ERİCSSON CEP TELEFONLARI


SONY ERİCSSON S 710


Resim Hakkında Bilgiler: Bu kategoride tüm cep telefonu markalarının (Audiovox BlackBerry Firefly i-mate Kyocera LG Motorola Nokia Palm Pantech Samsung Sanyo Sony Ericsson BenQ siemens panasonic ) en son çıkan modellerine ait resimleri bu telefonlar için ücretsiz Duvar Kağıtları, Temalar, melodiler, zil sesleri, arka plan hareketli duvar kağıtları, 3gp klipler videolar oyunlar, programlar bulabilirsiniz.
Resim Hakkında Bilgiler: Bu kategoride tüm cep telefonu markalarının (Audiovox BlackBerry Firefly i-mate Kyocera LG Motorola Nokia Palm Pantech Samsung Sanyo Sony Ericsson BenQ siemens panasonic ) en son çıkan modellerine ait resimleri bu telefonlar için ücretsiz Duvar Kağıtları, Temalar, melodiler, zil sesleri, arka plan hareketli duvar kağıtları, 3gp klipler videolar oyunlar, programlar bulabilirsiniz.

SONY ERİCSSON S302

 

SONY ERİCSSON W 600 İ


Resim Hakkında Bilgiler: Bu kategoride tüm cep telefonu markalarının (Audiovox BlackBerry Firefly i-mate Kyocera LG Motorola Nokia Palm Pantech Samsung Sanyo Sony Ericsson BenQ siemens panasonic ) en son çıkan modellerine ait resimleri bu telefonlar için ücretsiz Duvar Kağıtları, Temalar, melodiler, zil sesleri, arka plan hareketli duvar kağıtları, 3gp klipler videolar oyunlar, programlar bulabilirsiniz.

canlı paranın sunucusunun eski resimleri

 
Engin Altan Düzyatan'ın 10 yıl önceki fotoğraflarını görenler, onu tanıyamıyor
Son yılların en gözde oyuncuları arasında yer alan Engin Altan Düzyatan'ın bundan yaklaşık 10 yıl önceki fotoğraflarını görenler, onu tanımakta güçlük çekiyor. Şu an 31 yaşında olan ve karizmatik görüntüsüyle genç kızların gönlünü fetheden Düzyatan'ın, 2002 yılında çektiği 'Koçum Benim' adlı dizideki hali şu ankinden bir haliyle farklı... Bundan sekiz yıl önce çelimsiz hali ve uzun sarı saçlarıyla dikkat çeken oyuncu, şimdi kısa sarı saçları ve fit vücuduyla boy gösteriyor.

HIZLA ÜNLENDİ
2005 yılında Mustafa Altıoklar'ın yönettiği 'Beyza'nın Kadınları'yla ilk sinema deneyimini yaşayan Düzyatan, atv'de yayınlanan 'Kapalıçarşı' adlı dizi ve geçtiğimiz yıl çevirdiği 'Romantik Komedi' filmiyle adını duyurmayı başarmıştı. Düzyatan, şimdi Show TV'de 'Canlı Para' adlı programı sunuyor.

20 Kasım 2010 Cumartesi

pempe renkli Quality Sheridan Plaza Hotel



Quality Sheridan Plaza Hotel. Cairns Hotel Accommodation. Close to Cairns city centre.

Kick start your day with an extensive workout in the expansive gymnasium or relax and soak up the sun by the out-door swimming pool.

Enjoy a sumptuous meal in Kippins Brasserie & Cocktail Bar, open for breakfast, lunch and dinner the hotel features alfresco dining overlooking picturesque views of the glistening outdoor swimming pool.

The hotel also offers state of the art business facilities, featuring three conference room catering for up to 150 delegates and offering all the modern facilities, it offers a perfect setting for any conference or business event.

Ideally situated close to all this picturesque area has to offer the Quality Hotel Sheridan Plaza offers luxury and affordable accommodation ideal for the business or leisure traveller.
Experience the ultimate paradise vacation from La Quinta Returns and LXR Luxury Resorts & Hotels. As a valued La Quinta Returns member, you now have the opportunity to redeem Returns points for free nights at 16 of the world's finest resorts, each featuring lush accommodations in enchanting natural locales. Simply click on any of the LXR Platinum or Gold locations listed below for more information or to redeem your points for an unforgettable stay.

Lale devri köylüleriyiz biz


Silivri’de 13 çiftçi geçen yıl buğday-ayçiçeği ve kavun kapuz ektikleri tarlalara bu yıl lale dikti. Çünkü buğdaydan kazandıklarından çok daha fazlasını kazanacaklarını düşünüyorlar. Şu anda sadece Seymen köyünde 65 çeşit 700 bin adet lale yetiştiriliyor. Civar köylerden çiftçiler ise sık sık bu rengarenk lale tarlalarını ziyaret ediyor. Biz de gittik ve çiftçilerin tarlalarına neden lale ektiklerini öğrendik.


Lale, güzelliğiyle şehirlerimizin, ekonomik katkısıyla da Türk çiftçisinin yüzünü güldürüyor. Artık birçok çiftçi buğday, ayçiçeği ya da patates tarlalarına lale ekiyor. Çünkü sadece İstanbul’un değil Konya, Bursa, Kocaeli, Zonguldak ve Kayseri gibi birçok ilin baharda sokakları lalelerle süsleniyor. Talep çok, kazancı da buğday, patates ve ayçiçeğinden fazla olunca yurtta birçok çiftçi lale tarımına başladı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de sosyal sorumluluk projesi olarak ilçelerindeki çiftçileri lale yetiştirme konusunda teşvik ediyor. Bu konuda belediyenin hedefleri büyük, üretimi arttırmak ve yurt dışına da lale soğanı satmak istiyor. Böylece hem 200 bini aşkın insana istihdam sağlanacak hem de ülkeye yüklü miktarda döviz kazandırılacak. Bu, sadece laleyle olmayacak; sümbül, kasımpatı, gül gibi birçok çeşit çiçeğin de tarımı yapılacak.

Biz de Silivri’nin Seymen köyünde lale tarımı yapan çiftçilerle görüştük. Muhtarları Necmettin Eren’in (58) yönlendirmesiyle çiçek ekimine başlayan Turgut Çim (55), Bedri Gencal (44), Hasan Bektaş (48) ve Yılmaz Tekin (55) kavun-karpuz, buğday ya da ayçiçeği ektikleri tarlalarına 700 bin lale dikmiş. Lalenin onlara buğday ya da ayçiçeğinden daha çok gelir getireceğini söylüyorlar. Çünkü 1 dönümlük tarlalarına buğday ekselerdi 200 YTL kâr edeceklerken aynı tarlada yetiştirdikleri 100 bin lale ile 5 bin YTL kazanacaklar. Ortada bu kadar büyük bir fark olmasına rağmen onların tarlalarına lale ekmeye karar vermeleri çok zor olmuş. Çünkü tarlaya çiçek ekmek pek alışkın oldukları bir durum değil. Hatta tarlalarına lale ektikleri için köylüleri kendileriyle bütün kış boyunca dalga geçmiş. Baharın ilk günlerinde lale soğanları rengârenk çiçekler açınca da lale tarlaları gezmeye gelmişler. Turgut Çim, “Gırgır geçseler de, şimdi herkes ağustosta Büyükşehir Belediyesi soğanları alınca ne kadar para verecek ona bakacak. Eğer söyledikleri parayı verirseler bir dahaki sene hepsi bizim gibi lale ekecek.” diyor. Köylüsünü lale ve mevsimlik çiçek ekmeye ikna etmekte zorlanan muhtar Necmettin Eren de “İnsanlar alışkanlıklarını kolay kolay bırakmıyor. Birileri denesin eğer başarılı olursa bende yaparım diye düşünüyorlar. Bir kurban arıyorlardı bizde kendimizi kurban ettik.” şeklinde konuşuyor.

Lale çiftçileri bu zamana kadar şehir merkezine birkaç kilometre ötede yaşamalarına rağmen İstanbul’un lalelerini hiç görmemişler. Yetiştirmeye de bir yıl önce Silivri merkezde Büyükşehir Belediyesi’nin şirketi Ağaç A.Ş. yetkililerinin verdiği bir seminere katılan muhtarları Eren’in yönlendirmesiyle başlamışlar. Bu toplantıda belediye yetkilileri laleyi yurt dışından almak istemediklerini ve ülke ekonomisine katkı sağlamak için Türk çiftçisiyle birlikte çalışmak istediklerini söylemiş. Daha sonra da lale yetiştiriciliğiyle ilgili üniversite hocaları çiftçilere eğitimler vermiş. Fakat birçok muhtar ve de çiftçi duruma sıcak bakmamış. Projeyi en çok heyecanla karşılayan Eren olmuş. Lale tarımına kendisini o kadar kaptırmış ki; “Bazen kendimi bu masanın başında (muhtarlık masası) lale tarlalarını hayal ederken buluyorum. Dönümlerce kırmızı, sarı, siyah laleleri düşünüyorum. Çok güzel bir duygu. Yıllar önce bir gezi için Hollanda’ya gitmişti orada görmüştüm. Bizim kültürümüze ait bir şeyi onlar çok geliştirmişler. Makinelerle yapıyorlar ekimi. Biz ise unutmuşuz. İstiyorum ki çiftçi olarak biz bu kültürümüzü yeniden canlandıralım.” diyor. Eren’in bu hevesi diğer çiftçilere de geçmiş. Misal, Bedri Gencal geçimini çiftçilikle sağlamasına rağmen çiftçilikten ilk defa bu kadar keyif aldığını söylüyor. Maddi beklentisi var ama yine de “Bana sadece bu keyif de yeter.” diyor. Lalenin böyle kültürel ve zevk verici bir boyutu olduğu gibi ekonomik güzellikleri de var. Muhtar Eren bir dönümlük araziye ektiği 100 bin laleden kazanacağı parayı 70 dönüm tarlaya ektiği buğdaydan alamayacağını söylüyor. Hal böyle olunca Anadolu’da da birçok çiftçi ekmeğini buğdaydan ya da ayçiçeğinden değil laleden çıkarmaya başladı.


Rakamlarla lale ekonomisi
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin şirketi Ağaç AŞ’nin verdiği rakamlara göre Türkiye’de 4 firma yılda 20 milyon adet lale üretiyor.

Türkiye’de toplam 100 dönüm lale tarlası var.

Ağaç AŞ’nin sosyal sorumluluk projesi kapsamında 13 çiftçi bir milyon 300 bin lale yetiştiriyor. Bunun için Silivri pilot bölge seçilmiş. Şu anda Seymen, Samandıra, K.Seymen ve Kurfalı köyünde lale üretimi yapılıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi iç üretimi destekleyerek maliyetini yüzde 20 oranında düşürdü. 10 milyon adet lale soğanı için 1 milyon 800 bin YTL harcama yarken şimdi 1 milyon 500 bin YTL harcama yapıyor.

Zaman

çuha çiçegi ve bakımı

Baharı anımsatan renkleri ve 200'ü aşkın türüyle çuha çiçeği, kış bahçelerinde en sık görülen saksı çiçeklerindendir.




Sanılanın aksine kış bahçeleri sadece griliklerin değil bahar etkisi yaratan rengarenk çiçeklerin de mekanı olabilir. Ama tek bir şartla: Bahçeniz için, kış güneşinin yüzünü gösterdiği kısacık zaman dilimleriyle yetinmesini bilen doğru çiçeklere karar verirseniz. İşte bu nedenle biz de dost bir çiçeği taşıdık bu ayki sayfalarımıza: Çuha çiçeği. Rengarenk çiçekleriyle kış bahçelerinde en sık görülen saksı çiçeklerinden biri. Anayurdu Çin olan bu bitkinin 200 dolayında türü bulunuyor. 30 cm kadar boylanabilen çuha çiçeklerinin rozet oluşturan kökten sürmeli, tüylü, açık yeşil renkli yapraklan, bazı türlerinde hoş kokulu, turuncu, sarı, beyaz, pembe, mor, kırmızı renkler de alabiliyor.
Bakımı kolay bir bitki olan çuha çiçekleri, bordürleri, havuz kenarlarını, ağaç gölgelerini ve veranda önlerini süslemek için ekilebildikleri gibi salonlarda saksı içinde yetiştirilmeye de çok uygunlar. Çuha çiçekleri, eşit miktarda kil ve yerkömürü ile zenginleştirilmiş bahçe toprağına ekilmelidirler. Bitki, nemli ortamlarda bulundurulmalı ve toprağı her zaman nemli tutulmalıdır. Yarı gölge ve aydınlık yerleri seven çuhalar, doğrudan güneş ışığına maruz kalmamalıdır. Çuha çiçekleri serin ve havadar ortamlarda, kışın 10 dereceye kadar dayanabilirler. İki haftada bir sıvı gübre verilebilir. Profesyonel üreticiler tarafından yetiştirilmiş çuha çiçeği fidelerini alarak bahçenizde, 15'er cm aralıklarla dikebilirsiniz. Çiçek açtıktan sonra kökünden bölünerek de çoğaltılabilir.

kır menekşesi


Menekşe, menekşegiller (Violaceae) familyasına bağlı Viola cinsini oluşturan çoğunlukla saksılarda yetiştirilen bitki türlerinin ortak adı. 400 ile 500 arası türü bulunmaktadır. Dünyanın bir çok yerinde yetişebilmekle beraber en çok kuzey yarımkürede yetişir. Ayrıca Hawai ve Güneydoğu Asya'da da yetişebilir. Doğada aydınlık, fakat gölgede ve nemli bölgelerde yetişir.
Genellikle uzun ömürlü olabilen menekşe türü, bazen dönemlik de yaşayabilir. Yaprakları kalp şeklini andırır ve düzensiz, asimetrik (çarpık) çiçekleri bulunur. Bu çiçekleri menekşe familyasının içindeki türlerin ayırt edici özelliğidir. Çiçeklerinin rengi genellikle, çiçeğin adını verdiği menekşe rengindedir. Fakat mavi, sarı, beyaz, pembe ya da çok renkli açan türleri de bulunur. Çok bol çiçek açar, tüm bahar ve yaz döneminde çiçek açtığı görülebilir.
Işıklandırma koşulları [değiştir]Menekşeler ışıklı ortamları severler, fakat doğrudan güneş ışığına maruz kalmamaları gerekir. Doğada da ağaç gövdelerinde ve gölgede yaşarlar. Çiçeklenmesi için olabildiğince fazla ışık görmesi gerekir, ama bu ışık direk güneş ışınları olmamalıdır. Bu ışıklandırma hafif bir sabah güneşi gören bir pencere önü, yapay ışık, filtrelenmiş güneş ışığı veya lamba ışığı olabilir. Çiçek vermeyen menekşeler daha aydınlık hatta ev aydınlatmasının olduğu ortamlara alınmalıdır.


Sulama koşulları [değiştir]Toprağı sürekli nemli tutulmalıdır. Alttan sulandığı durumlarda sürekli su eklemek zorunda kalınmaz. Bu sayede ihtiyacı olduğu kadar suyu alttan emecektir. Alttaki haznenin su dolması durumunda 2-3 hafta fazladan sulamaya ihtiyaç kalmaz.
Sulama sırasında kesinlikle yapraklara su değmemelidir. Bu durumda yaprakta lekeler oluşur, hatta yaprak ölebilir.


Gübre [değiştir]Gübre eklenmesi çiçeklenmeyi artırır.


Sıcaklık koşulları [değiştir]Oda sıcaklığı (20-25°) ve % 80 nemlilik oranı uygun seviyelerdir. Geceleri oda sıcaklığının düşmesine, (18°) tahamül ederler. Fakat hızlı sıcaklık değişimlerinden kaçınmak gerekir.


Dikme önerileri [değiştir]Doğrudan saksının üstüne dikilebilir. Ayrıca köklenmemiş yaprakları suyun içinde tutarak da yetişebilir.


Saksılara ayırma Menekşe bitkisi birden fazla saksıya ayrılabilir. Yaprakları en az 2-3 cm sapı kalacak şekilde kopartılır. Yaprak 4'te biri toprağın içinde kalacak şekilde dikilir. Toprağı olabildiğince ıslak tutulmalıdır. Bu dönem su dolu bir bardakta da geçilebilir. 6 aydan sonra eskisi gibi bir menekşe bitkisi olacaktır.

19 Kasım 2010 Cuma

Sarı Altın Sülün



Kirmizi altinin mutasyonudur.Görünüsünün disinda kirmizi altinin aynisidir. Gögsü altin sarisi renktedir. Sirtinda ve kanatlarinda kahverengi benekler vardir yelesi sari ve içinde kahverengi damarlar vardir. Disisi kirmizi altin disisine nazaran daha açik renktedir. Gagasi ve ayaklari hem disinin hem de erkegin saridir.Üreme Zamanları: mart sonu Üreme Yaşı: Birinci yil. Yıllık yumurta sayısı: 24-36 yumurta kuluçka Süresi: 22 gündür. Yetiştirme Bilgileri: Kirmizi altin sülünde oldugu gibi yetistirilmesi kolay sülünlerdir. Erkekler renklerini ikinci yilda alirlar. Yesillik severler yumurta yemi ve tahilla beslenirler.

Rüyalar Hakkında En Sık Sorulan 11 Soru

Rüya hafızamı nasıl geliştirebilirim? "Lucid Dreaming" nedir? Rüyalar gelecekten haber verebilirler mi? Ve en sık sorulan diğer sekiz sorunun yanıtları....


HERKES RÜYA GÖRÜR MÜ?

Evet.Laboratuar çalışmalarına göre, rüyalarımızın birçoğunu uykunun REM safhasında deneyimliyoruz. REM (rapid eye movement) fazı, ismini bu devrede hızla hareket eden gözkürelerimizden almış. Bu safhada beyin elektriksel olarak oldukça aktif, buna karşılık bedenimizin hemen tüm kasları tamamen gevşemiş durumda. Bir gece boyunca ortalama 3-4 kez REM uykusuna gireriz ve bu her 90-100 dakikada bir meydana gelir. Uykumuzu uzatırsak, her bir REM safhası da gecenin başındakilere oranla daha uzun olurlar. Uykunun son REM siklusu ortalama 45 dakika sürer ve en canlı rüyalarımızı da bu sonuncu REM’de görürüz.


RÜYALARIMIZI HATIRLAMADA NEDEN ZORLUK ÇEKERİZ?

Bazı insanlar gece boyunca gördükleri tüm rüyaları büyük bir netlikle hatırlayabilirlerken bazılarıysa ya hiç rüya görmediklerini zanneder veya nadiren rüyalarını hatırlarlar. Uyku boyunca meydana gelen hemen hemen herşey (rüyalar, gece boyunca kısa süreli uyanıklıklarda aklımıza gelen düşünceler, vs..) sabah olduğunda unutulur. Uykunun doğasında tüm bunları –hemen yazılmadığı takdirde- unutturan bir şeyler var. Bazen günün orta yerinde veya görüldükten fünler sonra aniden bir rüyayı hatırlarız. Demek ki, rüyalar tamamen kaybedilmiyorlar; sadece onları gizlendikleri yerden çıkarmaya dair zorluk çekiyoruz uyandığımızda. Uyku ve rüyalar, alkol de dahil olmak üzere, kullanılan maddelerden ve ilaçlardan oldukça etkilenirler. Dahası, düzenli kullanılan bir ilacın aniden kesilmesi kabuslara neden olabilir. Bu nedenle, doktorunuza, size verdiği ilaçların bu tip yan etkileri olup olmadığını sormanızı tavsiye ederim.


RÜYA HAFIZAMI NASIL GELİŞTİRİRİM?

Bunun en temel yolu, uykuya dalmadan hemen önce kendinize şu cümleyi tekrarlamaktır: “Göreceğim rüyaları hatırlamak istiyorum.” Yatağınızın yanıbaşına bir not defteri veya kayıt cihazı koyun. Uyandığınızda, yatağın içinde mümkün olduğunca az hareket edin ve başlamakta olan gün hakkında hiçbir şey düşünmemeye çalışın. Yanınızdaki kağıda gördüğünüz tüm rüyaları veya gözünüzün önünde kalan imgeleri kaydedin. Konsantrasyonunuzu bozabilecek en ufak şey, rüyanızın hafızanızdan yavaş yavaş silinmesine yol açacaktır. Eğer rüyanızın tamamını hatırlayamıyorsanız, çok zayıf bir hatıra da olsa, uyanmadan önce aklınızda olan son şeyi yazın.


RÜYALAR RENKLİ MİDİR?

İnsanlar rengi ancak gerçek anlamda görsel bir deneyimin doğal bir parçası olarak algıladıkları veya rüyalarını hatırlamakta zorlandıkları için rüyalarının renksiz olduğunu iddia etseler de rüyaların hemen hepsi renklidir. Günlük hayatlarında renklerin daha fazla farkında olan insanların anlattıkları rüyalarda renklerin yine kuvvetle vurgulandığı dikkati çeker.


RÜYALARDA GÖRÜLENLERDEN ÖĞRENİLEBİLECEK BİR ŞEY VAR MIDIR?

Her ne kadar bilimadamları bu konuda birbirine karşıt fikirler sürüp tartışmaya devam ediyor olsalar da, kendi gördükleri rüyalar üzerine çalışma yapan veya yapılan insanların hepsi de rüyalarının onlar için çok anlamlı olduğunu vurgularlar. Rüyalar, rüyayı gören kişinin duygularını, düşüncelerini, davranışlarını, kişilik yapısını, tepkilerini ve değer yargılarını anlamakta çok işe yararlar. Birçok insana göre, rüyalar çözülmek için bekleyen sorunlara ışık tutarlar. Dahası, sanatçılar, yazarlar ve bilimadamları rüyalarında sık sık yaratıcı fikirler bulduklarını söylerler.


RÜYALARIMI YORUMLAMAYI NASIL ÖĞRENEBİLİRİM?

Akılda tutulması gereken en önemli nokta, rüyalarınızın sizin şahsi duygu ve düşüncelerinizi yansıttığıdır. Rüyanızda gördüğünüz insanlar, olaylar durumlar ve duygular tamamen size özeldir. Bazı rüya uzmanları şu teoriyi savunurlar: “Farklı insanlar, kültürler ve zamanlarda karşımıza çıkan tipik ve arketipik rüyalar ve rüya elemanları vardır.” Bununla birlikte, genellikle, aynı imge veya sembolün farklı insanlar için farklı anlamları vardır. Örneğin, rüyada görülen bir fil bir hayvan bakıcısı için farklı, en sevdiği oyuncağı peluş bir fil olan bir çocuk için bambaşka anlama sahiptir. Bu yüzden “Rüya Tabirleri Sözlüğü” adı altında piyasaya sürülen kitaplardaki açıklamaların birçoğu kullanışlı olmaktan uzaktır. Yapılması gereken en doğru çalışma, rüyanızda gördüğünüz her imgeyi ve size çağrıştırdıklarını sabırla ve ısrarla düşünmek ve gün içinde bu imgelerin hayatınızla paralellik gösteren bağlantılarını sorgulamaktır. Eğer bir rüya günlüğü tutar ve uzunca bir sürenin sonunda kaydetmiş olduğunuz rüyaları topluca incelerseniz bütünsel rüya yaşamınıza dair en doğru manzarayı elde edersiniz.


AYNI RÜYAYI DEFALARCA GÖRMEM NE ANLAMA GELİR?

Tekrarlayan rüyalar, aynen herhangi başka bir rüyayı ele alır gibi incelenebilir. Araştırmacının yapması gereken şey, rüyada görülenler ile rüyayı gören kişinin duyguları, düşünceleri, davranışları, kişilik yapısı ve değer yargıları arasında paralellikler aramaktır. Tekrarlayan rüyaların simgelediklerini çözmek, çoğu zaman, rüyayı gören kişinin uzunca bir süredir boğuşmakta olduğu bir sorunu halletmekte yardımcı olur. Tekrarlayan rüyaların hangi sıklıkta görüldüğü, görülen gecelerin öncesindeki günlerde yaşanılanlar arasında bir paralellik olup olmadığı, her tekrarda farklılaşan detaylar olup olmadığı yorumcu için önem arzeder.


KABUS GÖRMEK NORMAL MİDİR?

Kabusların nedenleri arasında stres, travmatik deneyimler, emosyonal güçlükler, kullanılan ilaçlar veya hastalıklar vardır. Bununla birlikte, günlük hayatında bunlar veya benzeri hiçbir sorunu olmamasına rağmen sık sık kabus gören insanlar vardır. Son çalışmalar, bu insanların ortalamaya göre çok daha açık, hassas, inançlı ve duygusal olduklarını gösteriyor.


RÜYANIZDA ÖLDÜĞÜNÜZÜ VEYA UZUN BİR DÜŞÜŞÜN SONUNDA YERE ÇARPTIĞINIZI GÖRÜRSENİZ GERÇEK HAYATTA DA ÖLECEĞİNİZ DOĞRU MU?

Hayır, bunun gerçekle hiçbir alakası yok. Rüyasında öldüğünü veya yere çarptığını anlatabilen birileri olduğuna göre böyle bir varsayımın gerçekle ilgisi olamaz. Kendi adıma şunu söyleyebilirim: “Uzun yıllardır lucid rüyalar görüyorum ve yapmayı en sevdiğim şeylerden biri de rüyada olduğumu bildiğim için yüksek binaların tepesinden atlayıp yere çakılmayı denemek. Bunu takiben en severek yaptığım şey, rüyada yanımda olan ve yaptığım bu gösteriyi seyreden insanlara ölmememin tek nedeninin o anda rüya olmam ve onların da hayali kahramanlar olduklarını söyleyip eğlenmek.”


RÜYALAR GELECEKTEN HABER VEREBİLİRLER Mİ?

Henüz gerçekleşmemiş olaylara dair haber verdikleri iddia edilen birçok rüya vardır. Bunların bazıları tesadüftür, bazıları hafızamızın bize oynadıkları bir oyundan ibarettir veya öğrenilen bir olay ile zihnimizde sürekli şekil değiştirmeye müsait bir şekilde dolanıp duran bir rüyamız arasında kurduğumuz bağlantıların sonucudur. Ancak; durugörü, telepati ve geleceğe dair rüyalarla ilgili çalışmalar yapan bazı laboratuarların sundukları raporlarda (ki bu konularda laboratuar çalışması yapmak oldukça güçtür) değişken sonuçlar elde edildiği bildirilmiştir. Elimdeki yabancı metinlerde bu tip laboratuar çalışmalarının varlığından sözedilmekle birlikte isim verilmediği için kaynakça gösteremiyorum, daha detaylı bir araştırmayı hakediyor. Benim ve çalışma arkadaşlarımın bu konu hakkında net bir sonuç sunabilecek veriye sahip olmadığını göz önünde bulundururarak, öznel bir yanıt vermektense konu hakkında tecrübeli insanları sitemize yazmaya davet ediyorum.


RÜYALARI KONTROL ETMEK MÜMKÜN MÜDÜR?

Uyumadan hemen önce kendimize uygulayacağımız telkinlerin yardımıyla rüyalarımızı etkilemek mümkündür. Bir dğer yolun adı da “lucid dreaming”dir. “Lucid” rüyalarda, tamamen uykuda ve rüya içinde olunmasına karşılık, birey rüyada olunduğunun farkındadır. Bazen insanlar bu tip rüyaları spontan olarak deneyimleyebilirler. Doğru bir çalışma ile bunu yapmayı öğrenmek ve böylece rüyalarımızın akışı üzerinde büyük bir kontrole sahip olmak mümkündür. Bazı şeylerin kontrolü diğerlerinden daha kolaydır; bununla birlikte, rüya üzerinde mutlak kontrol hemen hemen imkansızdır.


Rüya Tabirleri Sözlüğü

Rüya Yorumlamak

Rüya Yorumlamak
Aynı rüya farklı zaman ve yerlerde görülürse, bunun yorumu da farklı olur. Bazen aynı rüyayı değişik insanlarda görebilir, ancak her insanın ruhu ve manevi dünyayı anlayışı, yaşamı farklıdır. Bundan dolayı da yorumu özünden bir şey kaybetmese bile yorumu ve yansıması farklı olur. Zaman zaman başkaları ile ilgili rüyalar da görebiliriz; bizi hiç ilgilendirmeyen bir rüya, bir başka bir başka yakınımızı ilgilendirebilir.

Rüyaları yorumlarken tarafsız olmak, duygulara kapılmamak, karamsarlaşmamak gerekir. Bu arada rüyada sadece bir şekil veya olayı değil, her şeyi birlikte yorumlamalıdır. Rüyadaki renkler de büyük önem taşır.

Rüyada görülen bazı insanlar tanıdıksa, adlarına da dikkat edilmelidir. Bu adların anlamları da yaklaşan bir durumu haber verebilir.

Örneğin derdi, sıkıntısı olan biri rüyasında adı Necati olan birini görürse sevinmelidir. Çünkü Necati "kurtuluş" anlamına gelmektedir. Bu durumda rüyayı gören dertten, sıkıntıdan kurtulacaktır. Rüyaları tarafsızca yorumlamalı ve ayrıntıları da değerlendirmelisiniz.

en iyi 10 oyun

 

Aral İthalat tarafından konsol ve PC oyunlarında 7. haftanın en iyiler listesi açıklandı.






PSP
1-PES 2009
2-Football Manager 2009
3-Smackdown 2009
4-NFS Undercover
5-FIFA 09
6-Street Fighter Alpha 3 Max
7-Midnight Club LA Remix
8-Crash Mind Over Mutant
9-Wall E
10NBA Live 09


PC
1-GTA 4
2-Call of Duty World at War
3-Football Manager 2009
4-Burnout Paradise the Ultimate Box
5-Lord of the Rings Conquest
6-FIFA 09
7-WOW Wrath of the Lich King
8-NFS Undercover
9-PES 2009
10Mirror's Edge


PlayStation 2
1-PES 2009
2-FIFA 09
3-Sonic Unleashed
4-Singstar Türkçe
5-NFS Undercover
6-Call of Duty World at War
7-Smackdown 2009
8-Madagascar 2
9-Spyro Dawn of the Dragon
10Resident Evil 4




PSP
1-PES 2009
2-Lord of the Rings Conquest
3-Call of Duty World a4
4-Burnout Paradise the Ultimate Box
5-NFS Undercover
6-FIFA 09
7-Guitar Hero World Tour
8-Smackdown 2009
9-Midnight Club Los Angeles
10-Tomb Raider Underworld




Nintendo Wii

1-Guitar Hero World Tour
2-SIM Animals
3-Spyro Dawn of the Dragon
4-Madagascar 2
5-NFS Undercover
6-Crash Mind Over Mutant
7-Resident Evil 4
8-Call of Duty World at War
9-Spiderman Web of Shadows
10-Tomb Raider Underworld

15 Kasım 2010 Pazartesi

Dallarıyla 'Allah' yazan ağaç' şaşırtıyor


Erzurum'un Oltu ilçesinde 1930'lu yıllarda hocalık yapan ve 'Garip Hoca' ismiyle bilinen Veysel Turan'ın mezarı başındaki kayısı ağacının dallarının Arapça 'Allah' yazması görenleri şaşırtıyor.

ERZURUM (İHA) - Oltu'nun Ortaorcuk Köyü'nde 1930'lu yıllarda hocalık yapan Garip Hoca lakabıyla bilinen Veysel Turan'ın mezarının yanı başına birkaç yıl önce vatandaşlardan tarafından kayısı ağacı dikildi. Mezarın yanı başına dikilen ağacın uzayan dallarının şekli, ziyarete gelenlerin dikkatini çekti. Birkaç gün önce bir komşularının defnetmek için geldiği mezarlıkta Turan'ın da mezarını ziyaret eden Ömer Soylu, ağacın dallarının Arapça harflerle 'Allah' lafzını yazdığını fark etti. Cenaze namazına katılanlara da gösterdiği ağacın dallarının etkileyici olduğunu söyleyen Soylu, gördüğü manzara karşısında büyülendiğini kaydetti. Babasına da ders veren Garip Hoca ismiyle bilinen Veysel Turan'ın büyük bir alim olduğunu söyleyen emekli imam Süleyman Yüce, ağacın dallarının oluşturduğu yazının ibret almasını bilen için önemli bir mesaj olduğunu ifade etti.

10 Kasım 2010 Çarşamba

Yoğurt Üçlemesi

Bu tarifler şipşak uydurma tarifler ama yemek yanına salata gibi veya meze sofrasını zenginleştirmek için birebir. Hepsi de hem lezzetli, hem de inanılmaz kolay. Ölçüler mutlak değil, keyfinize göre oynayabilirsiniz. Her üçü için de koyu kıvamlı sert bir yoğurt seçin veya bir-iki kaşık torba yoğurdu ile takviye yapın.

Yoğurtlu Nergizleme

3-4 adet yumurta, 1 kâse yoğurt, 3-4 sap taze soğan, 1 çorba kaşığı sirke, 1 çorba kaşığı sızma zeytinyağı, 1 tutam pul biber, yarım tatlı kaşığı tuz, 6-7 dal maydanoz

Yumurtaları ufak bir kap içinde soğuk suyla ateşe koyun. Su kaynar kaynamaz altını kapatıp soğumaya bırakın. Böylelikle dakika tutma derdine girmeden yumurtalarınız kayısı kıvamda pişer. Taze soğanı çok ufak doğrayın. Yeşil kısımlarının yarısını ayırıp gerisini tuzlayın ve yoğurtla karıştırın. Maydanozu da ince doğrayın, onun da yarısın ayırıp gerisini yoğurta katın. Yumurtaları soyun ve önce enine ikiye sonra uzunlamasına dörde kesin. Yoğurt karışımını bir meze tabağına yayın. Yumurtaları üstüne yerleştirin. Kalan yeşil soğan, maydanoz ve pul biberi üstüne serpeleyin. Zeytinyağı ve sirkeyi bir fincanda 1 tutam tuz ile iyice karıştırın, yumurtaların üstüne dökün.

Yoğurtlu soğuk patates püresi

1 büyücek patates, 1 kâse yoğurt, 3-4 sap taze soğan, 3-4’er sap dereotu ve maydanoz veya mevsiminde yarım demet taze tarhun, yarım çay bardağı sızma zeytinyağı, yarım tatlı kaşığı tuz, 1 tutam karabiber

Patatesi iyice yumuşayıncaya kadar haşlayın ve soğumaya bırakın. Kabuklarını soyun ve çatalla iyice ezin. Tuz, karabiber, zeytinyağı ve yoğurt ile karıştırın. Taze soğanı ve otları ince doğrayın. Patatesle karıştırın. Ekşi seviyorsanız biraz limon suyu da ekleyebilirsiniz. Meze tabağına yayın ve üzerini ince doğranmış taze otlarla süsleyin.

Yoğurtlu çiğ kabak mezesi

2 adet ince küçük boy kabak, 1 kâse yoğurt, yarım limonun ince kabuk rendesi, 6-7 dal dereotu, yarım tatlı kaşığı tuz

Kabakları soyun ve çok ince halkalar halinde kesin. Bıçak sırtı inceliğinde kesemiyorsanız rendenin dilim bıçağını kullanarak kağıt gibi incecik dilimleyin. Dereotunu da ince doğrayın. Yoğurt, limon kabuğu rendesi ve tuzla karıştırın. Meze tabağına yerleştirin ve üzerini dereotu ve azıcık limon kabuğu rendesi ile süsleyin.

netten alıntıdır

Evde yoğurt yaparken

Evde yoğurt yaparken sütü kaynattıktan sonra tahta bir kaşıkla 5-10 dakika sürekli karıştırarak pişirin. Kaşığı aşağıdan yukarı doğru hareket ettirerek karıştırırsanız yoğurt daha lezzetli olur.

Yoğurdu mümkünse 2-3 günlük beklemiş yoğurttan mayalayın, bir çorba kaşığı eski yoğurdu bir kabın içinde sütle karıştırıp mayalayacağınız ılıklaşan süte yavaşça ilave edip dipten çok hafif ilave edin. Üzerini bir havlu ile sarın.asla bu karışımı yerinden oynatmayın..

“Yeşil yoğurt” daha sağlıklı!

Bilimadamlarının “yeşil yoğurt” adını verdiği yoğurttan yiyen tüketici, kanser önleyici etkisi ortaya konulmuş olan antioksidan da almış olacak.Tebliğde yapılan değişiklik nedeniyle tartışmalı hale gelen “Türk tipi yoğurttaki kıvam sorununun”, Türkiye’de yine üretimi bol olan yeşil çay ile çözülebileceği belirtiliyor. Bilimadamlarının “yeşil yoğurt” adını verdiği yoğurttan yiyen tüketici, kanser önleyici etkisi ortaya konulmuş olan antioksidan da almış olacak.

Sanayide uygulanması mümkün olan yeşil çaylı yoğurdun, üretim maliyetlerinin fazla artırmayacağı belirtilirken, tüketici tercihine bağlı olarak uygulamanın peynir ve diğer süt ürünlerine de yapılabileceği kaydedildi. Hacettepe Üniversitesi Gıda Araştırma Merkezi (HÜGAM) Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Yaşar Kemal Erdem, merkezde yürüttükleri araştırma sonucunda, yeşil çayın bileşimindeki flavanoidlerin süt proteinlerinin birbiriyle bağlanmasını sağladığını ortaya koyduklarını bildirdi.

Gıda yüksek Mühendisi Elif Avcı, Gıda Mühendisi Furkan Acar, ÇOMÜ Süt ve Süt Ürünleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yard. Doç. Dr. Zerrin Yüksel’in yürüttüğü araştırmalar sonucunda, yeşil çayın bileşimindeki flavanoidlerin süt proteinlerinin birbiriyle bağlanmasını sağladığını ortaya koydu. Flavanoidlerin sağlık üzerindeki kabul edilen antioksidan, antikanserojen vb. olumlu etkilerinin yanı sıra süt ürünlerinde yapısal bozuklukların önüne geçilmesinde de yararlanılabileceğini belirlediklerini açıklayan Prof. Dr. Erdem, “Flavanoidler, proteinler arasındaki bağlantıyı artırıp, bağlar oluşturarak su tutma kapasiteni artırıyor. Böylece yoğurdun daha koyu kıvamlı hale gelmesini sağlıyor. Tat konusu tüketiciye kalmış” dedi.

Aynı zamanda HÜ Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Gıda Teknolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı olan Prof. Dr. Erdem, AA muhabirine yaptığı açıklamada, araştırmayı, bu yıl başında sonuçlandırdıklarını kaydetti.

Araştırmalar sonucunda, yeşil çayın bileşimindeki flavanoidlerin süt proteinlerinin birbiriyle bağlanmasını sağladığını belirlediklerini anlatan araştırma grubu başkanı proje lideri Prof. Dr. Yaşar Kemal Erdem, şu bilgiyi verdi:

“Bu bulgudan yola çıkan araştırmacılar, flavanoidlerin sağlık üzerindeki kabul edilen antioksidan, antikanserojen vb. olumlu etkilerinin yanı sıra süt ürünlerinde yapısal bozuklukların önüne geçilmesinde de yararlanılabileceğini saptadı. Yoğurt ve peynir üretiminde değerlendirilebileceği düşünülerek ilk etapta bu ürünlerde denenen yeşil çay ekstraktının, ürünün fiziksel niteliklerini iyileştirdiğini gördük. Böylece ürünün kıvamı, yapısal bozuklukların önüne geçilmesi için katılan katkı maddelerinin kullanımının önüne geçerek, aynı zamanda sağlık açısından etkileri kabul edilen flavanoidlerin katılmasıyla yeni ürünlerin de önü açılmış olacak. Örneğin yeşil çay kavramından yola çıkılarak, antioksidan karakter kazandırılmış yeşil yoğurt gibi ürünler piyasaya sürülebilecek.”

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın yoğurt tebliğinde yaptığı değişiklikten sonra birçok tartışma yaşandığı, yoğurtta kıvam ve protein oranı tartışmasının ön plana çıktığının hatırlatılması üzerine, Prof. Dr. Erdem, şöyle konuştu:

“Tartışma başladığında (Türk tipi yoğurt) diye bir konu gündeme geldi. Bizim anladığımız yoğurt, set tipi yoğurt, pıhtısı kırılmamış yoğurttur. Batının yoğurdu ise muhallebi kıvamındadır. Set tipi yoğurtta kıvamı oluşturmanın birçok yöntemi var. Beslenmede protein açığı olan bir toplumda süt proteini buradaki en belirleyici proteinse, bunu olabildiğince fazla şekilde tüketiciye ulaştırmak durumundasınız. Bu, süt, yoğurt, peynir şeklinde de olabilir. AB’nin gıda ile ilgili mevzuatı birebir Türkiye’de uygulanmaya çalışıldığında, bazı durumlar olabiliyor. Ama biz bu tartışmanın içinde değiliz. Bize göre tüketicinin sağlıklı, tüketirken haz duyacağı ürünlere ulaşmasındaki engellerin ortadan kaldırılması gerekir.

Bazıları evde yoğurt yapılmasını öneriyor. Ancak, sokak sütü alınmadığını kabul etsek bile, 15 dakika sütü kaynattığınızda ısıya duyarlı olan süt proteinlerini kapın çeperlerine, dibine yapıştırmış olursunuz. O yoğurtan çocuğunuz süt proteini açısından yeterince yararlanamaz. Zaten proetin açığı varken, süt proteinini tencereye yapıştırıyorsunuz.”

Zaten yoğurtta katkı maddesi olmaması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Erdem, yoğurdu üretmek için temelde iki bakteri kullanıldığını hatırlatarak, yoğurdun normal dayanım süresinin en az 21 gün olduğunu; su tutma özelliği olan bakteriler de kullanılarak bu sürenin 45 güne kadar uzatılabildiğini, tüketici açısından önemli olanın ise yoğurdun içindeki bakteri sayısıolduğunu anlattı.

“HEM YOĞURT, HEM ANTİOKSİDAN”
Dünyada ve Türkiye’de artık antioksidan tüketiminin artırılmasının tavsiye edildiğine işaret eden Prof. Dr. Erdem, antioksidan kaynaklarının başında da yeşil çay geldiğini belirterek, şöyle devam etti:

“Yeşil çayın antikanserojen, antioksidan bileşimlerini dikkate aldık. Kateşin dediğimiz bu bileşikler siyah çayda daha düşük, yeşil çayda daha fazla, beyaz çayda daha da fazla. Kateşinlerin süt proteinleri ile etkileşimine baktık. Kateşinler süt proteinleri ile çapraz bağlanıyor. Bu bize; hem antioksidan karakteri kanıtlanmış bir maddeyi süt ve ürünlerine katarak inovatif ürünler üretme olanağı sağlıyor hem de yoğurtta su salınımını ortadan kaldırılacak inovatif bir ürün geliştirmiş oluyoruz. Buna da yeşil yoğurt dedik.”

HÜGAM laboratuvarlarında geliştirilen bu ürünü yurtiçinde ve yurtdışındaki bilimsel kongrelerde “devrimsel nitelikli ürün” olarak
paylaştıklarını ayrıca süt sektörü temsilcilerine ulaştırdıklarını anlatan Prof. Dr. Yaşar Kemal Erdem, şunları söyledi: “Yoğurta kıvam sorununu antioksidan karakter katarak da çözülebiliriz. Doğal bir madde. İçtiğimiz çay, yediğimiz yoğurttan bahsediyoruz. Sanayide kullanımı mümkün. Laboratuvarlarda ürettiğimiz yeşil yoğurtları profesyonellere tadıma sunduk. Bir problem yok. Tüketicinin bunu nasıl karşılayacağına bakılıp, katılacak yeşil çayın miktarı ayarlanabilir. Hem kıvam sorununu çözebilecek, yeni bir ürün alternatifi. Üretim tüketim boyutunda maliyeti çok fazla artıran bir durum olmadığını düşünüyoruz. Zaten bu maddeler, çay aromalı birçok üründe kullanılıyor sektörde.”

Ürünün peynire adaptasyonu ile ilgili çalışmaların da sürdüğünü kaydeden Prof. Dr. Erdem, süt sektöründeki fiyat ve kalite sorunları nedeniyle sanayicinin önceliğinin kendi önceliklerinden farklı olduğuna işaret etti. Prof. Dr. Erdem ve Prof. Dr. Vural Gökmen liderliğindeki HÜGAM araştırma ekiplerinin, fındık zarı antioksidanlarının, zeytin kara suyu antioksidanlarının, üzüm antioksidanlarının, çay antioksidanlarının gıda sektörüne kazandırılması gibi çalışmalarını sürdürdüğünü de bildirdi.

Kaynak: Food in Life Gastronomi Yayınları

Beyninizi orman meyveleri ile güçlendirin

İtalyan La Stampa gazetesinde yer alan haberde bu gıdaların beyin hücrelerini onardığını belirtiliyor. Dut, böğürtlen, çilek ve ahududu gibi yaşamı daha renkli ve tatlı kılan orman meyvelerinin beyin hücrelerinin onarılmasına da yardımcı olduğu belirtildi. İtalyan La Stampa gazetesinin haberine göre, beslenme uzmanı Dr. Shibu Poulose, Boston’da yapılan Amerikan Kimya Derneğinin toplantısında, oksidatif bozulmalara ve inflamasyona karşı koruyucu olan bu meyvelerin, beyin hücrelerini de zinde tuttuğunu söyledi.

Beyinde “mikroglia” adı verilen koruyucu hücreler olduğunu ve bunların, parçalanmış hücreleri ve atık ürünleri ortadan kaldırdıklarını ifade eden Poulose, ancak yaş ilerledikçe bu hücrelerin görevini doğru şekilde yerine getiremediğini belirtti.

Poulose, bazı durumlarda çok daha aktif hale gelen bu hücrelerin beyindeki sağlıklı hücrelere de zarar vermeye başlayabildiğini kaydederek, “Ancak araştırmamızda elde edilen sonuçlar, orman meyvelerinin içerdiği polifenollerin bu konuda bir cankurtaran etkisi yaptığını gösteriyor” dedi.

Bu meyvelerin hücrelerin “temizleme” fonksiyonunu onardığını gözlemlediklerini belirten Poulose, orman meyvelerinin bu etkisinin daha önce bilinmediğini sözlerine ekledi.

Mucize meyve “kudret narı”nın mucizevi faydaları

İşte size mucize bir bitki daha. Hürriyet’in haberine göre asırlardır başta mide hastalıklarının tedavisinde kullanılan Kudret narının birbirinden önemli birçok faydası var. Parçalı yapraklı, tırmanıcı, otsu, bir yıllık bir bitki olan Kudret narının meyvesi olgunlaşınca, birbirinden ayrılır. Sarı çiçekler açar, turuncu-sarı renkli meyveler verir. Anavatanı Hindistan’dır. Kudret narı ile ilgili son araştırmalardan biri New York Üniversitesi tarafından yapıldı. Araştırmada uzun yıllar boyunca gastrit ve ülserin tedavisinde kullanılan kudret narında HIV virüsünün çoğalmasını engelleyen bir protein keşfedildi.

Kudret narının diğer mucizevi faydaları şöyle: Kudret narının antibiyotik etkisi bulunuyor. İçeriğinde bulunan Lutein ve lycopene tümörün büyümesini engeller. Mide ülserini tedavi eder. Egzama, sedef ve diğer cilt hastalıklarında faydalıdır. Yaraların çabuk iyileşmesinde ve çabuk kapanmasında etkilidir. Karaciğeri destekler. Mide problemleri ve kan şekerinin kontrolü için yaygın olarak kullanılır. Bağırsak tembelliğini giderir. Hücreleri yeniler. Ülser, gastrit, kolit ve kabızlık gibi sorunlara karşı kullanılır. 40 gün süreyle kür yapılması önerilir. Şeker hastalığına karşı iyi gelir. Kudret narından yapılan ekstrenin şeker hastalığına olumlu etkiler yaptığı tespit edildi. Araştırmaya göre Kudret narının içinde bulunan dört madde şekeri düzenliyor. Taze kudret narı meyvesi olgunlaşınca ezilir ve balla karıştırılıp kullanılabilir. Sabahları aç karnına yenilir. Bu şekilde 41 gün kullanılır. Kudret narı bitkisinin kullanılan kısmı meyveleridir. Çekirdekleri zehirli olabileceğinden çekirdeklerinden temizlenerek kullanılması gerekir. Kudret narı meyvesi zeytinyağı ile karıştırılarak da hazırlanabilir. Kullanıma hazır şekliyle, doğal ürün satan yerlerden temin edebilirsiniz. Sabah ve akşam yemek öncesi bir tatlı kaşığı alınır. 41 gün boyunca kullanılması tavsiye edilir. Kudret narı kapsül olarak kullanılacaksa, günde 2-3 kez alınabilir.

Kaynak: www.hurriyet.com.tr

Böğürtlenin mucizevi faydaları

Harika renkleri ve nefis tatlarıyla hemen herkesin sevdiği böğürtlenler, neredeyse her derde deva. Üstelik de tam zamanı.Düzenli yenen böğürtlen yaşlılıktan kaynaklanan hafıza kayıplarını önlüyor. Hürriyet’in haberine göre kökleri kaynatılarak suyu içilirse böbrek kumunun ve taşlarının düşmesine yardımcı olur. Böğürtlenden şurup ve reçel de yapılır. Şurubu göğüs ve solunum yolları rahatsızlıklarında oldukça yararlıdır. Böğürtlen yaralara sürülürse iyileşmelerini kolaylaştırır. İyi bir antioksidandır. Vücuttaki zararlı maddelerin temizlenmesine yardımcı olur. Tansiyonu düşürür ve bedeni güçlendirir. Olgun böğürtlen idrar söktürücüdür ve kabızlığa iyi gelir. Tok tutan bir meyve olan böğürtlen zayıflamak isteyenler için de bire bir. Ağız yaralarında, gerek taze ve gerekse kurutulmuş 20 gram böğürtlen yaprağı 1 litre suda haşlanırsa, bu çay ağız yaraları için çok faydalıdır.
Böğürtlenin sıkılarak elde edilen suyuda ishallerde çok faydalıdır. Ancak böğürtlen suyu saklanamaz taze içmek gerekir. Saklanırsa sirkeleşir. Ayak yorgunluklarında, böğürtlenin sürgünleri ve kökleri 100 grama 1 litre su ölçüsüyle kaynatılırsa, ılıyınca ayak banyosu olarak kullanılabilir. Ayak yorgunluklarına çok iyi gelir. Güzellik için, böğürtlen çiçekleri ise 50 grama bir 1 litre su ölçüsü ile kaynatıldığı zaman, elde edilecek bu şifalı su eller için çok iyi bir güzellik losyonudur. Her gün yenen bir avuç böğürtlen kanserden korur. Yapılan araştırmalar böğürtlenin, bünyesinde barındırdığı antioksidanların bağışıklık sistemini güçlendirerek kanser türlerine karşı koruyucu etkisi olduğunu ortaya çıkarmıştır. Kanı incelterek kan şekerini dengeleyen böğürtlen, diyabet rahatsızlıkları olan hastalar için önemli bir şifa kaynağı. Yaprakları kaynatılarak suyu ile gargara yapılırsa, diş eti ve bademciklerdeki iltihaplara iyi gelir. Kurutulmuş yapraklarından yapılan şurubunun kanı temizleyici etkisi de var. Bu şurup öksürüğü olanlara da iyi geliyor.
Kaynak: Food in Life Gastronomi Yayınları

Künefe nasıl yapılır

Antakya mutfağından söz açıldığında şöyle bir durmak gerekiyor. Coğrafi konumu sayesinde Anadolu ve Ortadoğu‘nun kesiştiği bu topraklar, doğal olarak mutfak kültüründe de çeşitliliğe, zenginliğe neden olmuş yüzyıllarca. Türk, Arap, Kürt, Latin, Ermeni, Musevi mutfaklarının birbiri içine geçmesi ile hiçbir yöreye nasip olmayacak kadar geniş ve bereketli bir sofra meydana gelmiş Hatay ve çevresinde. Artık bu zengin sofranın tatlısından mı başlarsınız, etlisinden mi, çorbasından mı yoksa hamur işlerinden mi o sizin damak tadınıza kalmış…

Bu özel sofranın tatlılar menüsünün belki de en sevileni ise “künefe“. Ustasının elinden yapıldığında lezzetine doyum olmaz bir tatlı. Fakat dersiniz ki “Ustasını bulana kadar ben kendim de yaparım“, o zaman evde yapılabilecek bir künefe tarifi verelim.

Malzemeleriniz tel kadayıf, tereyağı, tuzsuz lor peynir (Ya da mümkünse künefe peyniri. O da yoksa dil peyniri), şerbeti için ise şeker, su, çok az limon suyu (1-2 çay kaşığı) Miktarlar tariften tarife değişmekte. Ama biz bu malzemeleri,

•Yarım kilo tel kadayıf,
•200-250 gram peynir,
•100-125 gram tereyağı,
•1 buçuk bardak şeker,
•1 buçuk bardak su,
•1 çay kaşığı limon suyu,
olarak önerebiliriz.

Öncelikle tel kadayıfları elinizle didikleyerek ayırıp, parçalamanız gerekiyor. Bir yandan da bir tavada tereyağını eritmelisiniz. Eriyen yağı parçaladığınız kadayıfa iyice bulamanız, yedirmeniz de lazım. Kadayıfları ikiye ayırıp, bir yarısını tepsiye yaymalısınız. Ustalar künefe için kullanacağınız tepsinin biraz derin olmasını önermekteler. İnce tepsiler yerine biraz daha kalınca tepsiler kullanmanız faydalı olacak bizce de. Ardından küçük parçalara ayırdığınız veya rendelediğiniz peyniri serperek yerleştirmelisiniz. Peynirin de üstüne geri kalan diğer kadayıfları iyice bastırıp yayarak yerleştirin. Tepsiyi kısık hafif ateşe koyup pişirmeye başlayabilirsiniz. Arada spatulayla kadayıfın altını kontrol edip, kızarmışsa tersyüz edip diğer tarafını kızartmalısınız. Bu işlemi her iki tarafta kıvamında kızarıncaya kadar döndürerek pişirmeye devam edin.

Bu arada künefenin şerbetini de hazırlamalısınız. Su, şeker ve limon suyu ile yapacağınız şerbeti kaynattıktan sonra künefeye dökebilirsiniz. Buradaki püf noktası şu ki; künefe tamamen kızardıktan sonra bir süre bekleyip, sıcak şerbeti biraz ılıklaşmış künefenin üzerine dökmelisiniz. Ilık künefe kaynamış şerbeti daha çok emip, tam kıvamında bir lezzete kavuşmasını sağlayacaktır.

netten alıntıdır

Krep nasıl yapılır?



Un, süt, yağ, yumurta…Bu dörtlü, keyifli bir kahvaltı için sizin en büyük yardımcılarınız olabilir. Ne olduğunu az çok tahmin ettiniz tabi bahsedeceğimiz bu lezzetin. Krep… Kimi zaman sabah kahvaltılarının kurtarıcısı, kimi zaman da öğle sonrası dost toplantılarının lezzetli bir ikramı. Çokça da kalabalık bir kahvaltı masasının hep birlikte paylaşılan leziz mutluluğu.

Krep her ne kadar, süt yumurta gibi her zaman buzdolabınızda bulunabilecek malzemelerle yapılan bir yiyecek olsa da, hazırlaması dikkat ve zamanlama gerektirmekte. İlk bakışta kolay gibi görünse de, biraz el marifeti, biraz çabukluk ve pratiklik, biraz da klasik tabirle “el ayarı, göz kararı” istiyor sizden krep. Malum, süt ve yumurta çok çabuk kıvamını kaybedip bozulabilen ürünler. Ateşte fazla ya da az tutmak, krep hamurundaki oranları, az veya çok çırpılmaları, krepin lezzetini dolayısı ile hazırladığınız krepin beğenilmesini doğrudan etkileyecektir. Peki bu lezzetin fiyaskoya dönüşmemesi ve tabakta bırakılan krep dilimlerini görüp “Ben zaten krep sevmiyorum” sözlerini işitmemek için hangi basit ipuçlarını uygulamanız gerekiyor? Şimdi kısaca bunlardan bahsedelim.

Öncelikle krep için hazırlayacağınız harç, yani krep hamurunuzun kıvamı önemli. Derince bir kabın içine un, yumurta, süt, çok az çiçek yağı ve su katıp çırparak hazırlayacağınız bu hamur için ilk kural şu: Hamurun pütür pütür hale gelmemesi, topaklaşmaması. Bunun için hızlıca ve uzunca bir süre çırpmak çok önemli. (Tabi bu süre gereğinden fazla da uzamamalı, süt ve yumurtanın özel durumundan bahsetmiştik) Bu noktada malzemelerin hangi sırayla birbirine karıştırılacağı da önemli. Kimi zaman ilk çırpmada un, süt, su kullanılıp, yumurtalar daha sonra eklenip çırpmaya devam edilmekte. Fakat ilk çırpma sırasında diğer malzemeler ile birlikte yumurta da aynı anda eklenirse (Hatta önce yumurta ve unu karıştırıp, ardından sütü azar azar katarak çırpılırsa ) topaklanma sorunu ortadan kalkacaktır. “Harcın içine kabartma tozu katmalı mıyım?” derseniz, bu elbette tercihinize kalmış. Daha dolgun krep dilimleri istiyorsanız kabartma tozu ekleyebilirsiniz. Şunu söyleyebiliriz ki, klasik bir krep lezzeti için kabartma tozuna gerek yok. Ayrıca kreplerin tatlı ya da tuzlu olması da damak tadınıza bağlı. Hamura ekleyeceğiniz bir miktar tuz ya da şekerle, tam aradığınız lezzette krepler yapabileceksiniz.

Yumurtayı nasıl ekleyeceğiniz de önemli bir püf noktası. Daha yumuşak bir krep hazırlamak isterseniz, yumurta akı ve sarısını ayırıp, önce sarısını hamur harcına eklemelisiniz. Yumurta akını ise ayrı bir kapta çırpıp, asıl harca azar azar katmalısınız.
Krep hamurunu hazırladınız. Hamur burada lafın gelişi, bu daha çok koyu, yoğun bir sıvı hamuru, daha doğrusu harcı. Eğer daha lezzetli krepler pişirmek isterseniz, bu sıvı krep hamurunu 1-2 saat buzdolapında dinlendirmenizi öneririz. Dinlenmiş hamur ile, un, süt ve yumurta lezzetleri birbiriyle daha çok özleşip bütünleşecek. Tabi krepleri hemen pişirmek zorunda değilseniz. Bildiğiniz gibi krep, sabahları kalkar kalkmaz “Bu sabah canım krep çekti, hemen hazırlayayım” cümlesi ile ifade edilebilecek ani kararların yemeğidir genellikle!

Lezzetli bir krep için bir diğer püf noktası da kullanılacak yağın çeşidi ve miktarı. Tavada kızdıracağınız yağ miktarını mümkün olduğunca az kullanmanızı öneririz. Ne kadar az yağ kullanırsanız o kadar lezzetli krepler elde edeceksiniz. Hem yağın kokusu hazırladığınız krepin kendine özgü koku ve lezzetini örtmemiş olacak hem de daha hafif krepler hazırlamış olacaksınız. Yağ çeşidi de tercihinize ve damak tadınıza kalmış. Çok az miktarda tereyağı ya da margarin, çiçekyağından daha lezzetli krepler pişirmenizi sağlayacak. Fakat çiçekyağına göre biraz daha ağır bir lezzeti olabilir elbette.

Sıra geldi krepleri kızartmaya.Tavada kızdırdığınız yağın üstüne sıvı krep hamurundan kepçeyle bir miktar alıp tavaya dökebilirsiniz. Bundan sonrası ise biraz el mahareti. Öncelikle tavayı oynatarak krep harcını tüm tavaya eşit şekilde yaymalısınız. Maharetinize güveniyorsanız tavayı sallayıp, kızarmakta olan krep dilimini ters yüz edebilir, her iki tarafınında düzgün pişmesini sağlayabilirsiniz. Bunun yerine spatula ile de aynı işlemi yapabilirsiniz. Krepleri fazla yakmadan başka bir tabağa almalısınız. Hazırladığınız kreplerin arasına (Tatlı ya da tuzlu tercinize göre) reçel, marmelat, bal koyabileceğiniz gibi, ince peynir dilimleri veya rendesi ekleyip katlayarak dürüm şeklinde de servis edebilirsiniz. Bu şekilde sade krep dilimlerine lezzetler katıp, görsel olarak da renklendirebilirsiniz. Artık kreplerinizi afiyetle yiyebilirsiniz

netten alıntıdır

HAZAN BAHÇELERİ


Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Yorgun ve kırılmış gibi en ince yerinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

Senden boşalan bağrıma gözyaşları dolmuş
Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş
Son demde bu mevsim gibi benzimde kül olmuş
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden.

Yahya Kemal Beyatlı

Ayla Dikmen - Anlamazdın


Sevilirken bilmedin mi?
Ben söylerken gülmedin mi?
Falımızda hasret var, ayrılık var demedim mi?

Anlamazdın anlamazdın,
Kadere de inanmazdın.
Hani sen acı veren kalpsizlerden olamazdın?
Dilerim ki mutlu ol sevgilim,
Ben olmasam bile hayat gülsün sana.
Günahım boynunda,
Ağlayan bir çift göz bıraktın arkanda.

Kalbim bomboş kaldı sanma,
Acılar geçer zamanla.
Aşka tövbe demem ben,
Görürsün sevince yeniden.

Anlamazdın anlamazdın,
Kadere de inanmazdın.
Hani sen acı veren kalpsizlerden olamazdın?
Dilerim ki mutlu ol sevgilim,
Ben olmasam bile hayat gülsün sana.
Günahım boynunda,
Ağlayan bir çift göz bıraktın arkanda.

çok güzel örgü bebek patikleri

9 Kasım 2010 Salı

Masallarda Terapi, Terapide Masallar

Gökten üç elma değil, yüzlerce masal düştü. Siz kendi masalınızı yakalayın
1916 yılından bu yana, psikolojik danışmanlar, kitapları terapi aracı olarak kullanıyorlar.
''Şimdi, çocukluğunuza bir yolculuk yapacağız sizlerle. Çocukluğunuzdaki masalları anımsayacağız. Kendimizi rahat bırakalım. Gözlerimiz kapalı.
... Çocukluğunuzu düşünüyorsunuz. Sıcak, güvenli bir ortamda küçük bir çocuksunuz. Hani size anlatılan masallar vardı. Masala ben başlayacağım siz devam edeceksiniz...
Bir varmış
Bir yokmuş
Evvel zaman içinde
Kalbur saman içinde
Develer tellal iken
Pireler berber iken
Ben annemin beşiğini
Tıngır mıngır sallar iken
.....
İlk çağrışımları yakalayın ve bellek arşivinizden çıkıp gelen o masalı sürdürün lütfen...
Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesinde düzenlenen "II. Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu"nda (4-6 Ekim 2006) konferans salonunu dolduran çocuk, genç, yetişkin yüzlerce katılımcı, yukarıdaki yönergeye uyup düşler alemine dalmış, çocukluklarından bir masalı yaşıyor...
Sunucu, yönergeyi sürdürüyor: "Masal kahramanlarını gözünüzün önüne getirin, onu iyice canlandırın hayalinizde, o nasıl bir kahraman... Özellikleri neler... Masaldaki olayları anımsayın. Siz masalda hangi kahramanla özdeşleşiyorsunuz? Size hangi yönlerden benziyor acaba... Nasıl bir çocuk o masalı dinleyen... O masal sizin için ne ifade ediyor?.. Tüm bunları hissetmeye çalışın. O duyguyu yakalayın: O çocuk ne istiyor sizce ve masal ona istediğini veriyor mu?.. Hazır olduğunuzda gözlerinizi açabilirsiniz..."
....
Katılımcılar neler yaşadıklarını paylaştıktan sonra sunu şu soru ekseninde sürdürülüyor: Kitaplar bizi iyileştirir mi?
Bibliyoterapi: Okumayla sağaltım
Bibliyoterapi; bireylere problemleri çözmede ya da kendilerini daha iyi tanıyıp anlamalarında edebiyat eserlerinden yararlanmalarını sağlayan bir sürecin ya da etkinliğin düzenlenmesi olarak tanımlanabilir. Kitap ile okuyucu arasındaki bu dinamik sürecin iyileştirici, geliştirici etkisinin keşfedilmesi, kitapların psikolojik danışma alanında kullanımına dikkat çekmiştir.
Samuel Crothers'in, kitapların terapi amaçlı kullanımını bibliyoterapi olarak tanımladığı 1916 yılından bu yana, psikolojik danışmanlar, kitapları terapi aracı olarak kullanıyorlar. Aslında bibliyoterapi çalışmalarına temel oluşturan, kitapların insanı iyileştirici özelliklerini vurgulayan ilk yaklaşım, Eski Yunan'da bir kütüphanenin girişinde, kapının üzerinde yazılı olan bir tümce ile özetlenmiştir: "İnsanın Ruhunun İyileştirildiği Yer".
Tarihsel gelişim çizgisine bakıldığında, bibliyoterapi çalışmalarının sistematik olarak 1930'larda kütüphaneciler tarafından yapıldığı görülür. Bu çalışmalar, kütüphanecilerin, insanların üzerinde iyileştirici etkileri olan kitapları belirleme ve listeleme çabaları, okuyuculara yararlanabilecekleri, potansiyel olarak iyileştirici (terapotik) bir güce sahip kabul edilen kitap listesini ortaya çıkarıyordu. Böylece kitaplar, sessiz ve adsız, alçakgönüllü birer psikolojik danışman gibi okuyucularına psikolojik yardım hizmeti sunma işlevini yerine getirmeye başladı.
Bibliyoterapi süreci, gerçekte "bireyi doğru kitapla doğru zamanda buluşturmak"la başlar. Bir diğer deyişle birey, seçilen kitabı okumaya başladığında psikolojik danışma/ terapi süreci başlamış olur.
1. Evre: Özdeşleşme ve yansıtma

Kitapla birey buluşturulurken, birinci evre, okuyucunun öyküdeki kahramanın sorununu tanıyarak, kendi yaşamakta olduğu sorunla benzer ve farklı yönlerini bulup onunla özdeşim kurabilmesinin sağlanmasıdır. Bu noktada danışmanın rolü, öykü kahramanının kişilik özelliklerinin tanınması ve kişilik dinamiklerinin işleyişi ile ilgili yorumlar yapabilmesinde bireye yardımcı olacak açıklamalar sunmasıdır. Ayrıca bireyin öyküdeki iletişim ağını tanımasına ve ilişkileri yorumlayabilmesine yardımcı olmaktır. Okuyucunun öyküden çıkardığı anlamı, kendi yaşamakta olduğu soruna uygulayabilmesi ve sorununa ilişkin farklı bir görüş kazanabilmesi için danışman bireye yardım eder, ipuçları verir, yönlendirir. Özetle bibliyoterapinin birinci evresi "özdeşleşme ve yansıtma" işlevinin sağlandığı evredir. Bu evre başarıldığı zaman, yani okuyucu öykü kahramanı ile özdeşim kurabildiği ve kendi sorunuyla ilgili bir yansıtma yapabildiği zaman, danışman yavaş yavaş bireyin kendi duygularını ortaya koyması için onu cesaretlendirir ve arınma evresine hazırlanmasına yardımcı olur.

2. Evre: Arınma (katarsis)

Okur (danışan) hazır olduğunda, duygular ortaya çıkarılmaya çalışılarak onu rahatsız eden, bastırılan yaşantılarının ifade edilmesi, duygusal boşalmayla birlikte arınma (katarsis) ile belirli bir rahatlamanın yaşanmasına yardımcı olunur. Birey yaşadığı bu rahatlama duygularını, bazen sözel olarak ifade edebilir, bazen de kendi içinde yaşayabilir. Bu evre, bibliyoterapiyi normal okuma sürecinden farklı kılar. Hem öykü kahramanını hem de kendi duygularını tanımaya başlayıp adlandırmasıyla, birey unuttuğu, bastırdığı, tanıyamadığı, bir anlam veremediği birçok duyguyu yakalamaya, yaşamaya ve anlamaya başlar.

3. Evre: İçgörü ve bütünleşme

İlk iki evrenin ne kadar süreceği bireyin ve sorunun yapısına, danışma sürecinin dinamiklerine bağlı olarak değişir. Ancak, birey (danışan) sorunlarını kabul etmeye ve onlar üzerinde çalışıp nedenlerini anlamaya başladığında üçüncü evreye girilmiş olur. Bu evre, bibliyoterapinin son evresidir. Bireyin kendi özelliklerine, yaşadıklarına, sorunlarına ilişkin bir içgörü kazanarak kendi içinde bir bütünlüğe ulaşabilmesi ile tamamlanır. Danışmanın yardımı ile içgörü kazanan birey, kendi yaratıcı gücünü kullanarak, öyküdekinden farklı, kendine uygun çözüm seçenekleri üretmeye başlar. Kendi iç güçlerini harekete geçirir, kendini algılayışı değişir, farkında olmadığı yönleri tanıyıp kabul etmesiyle bütünlük kazanır. Böylece bu süreçle öykü işlevini tamamlamış ve bireyin kendi öyküsünü yeniden oluşturmasına katkıda bulunmuştur.
'Çocuklukta bizi uyutan, avutan, düşler alemine yolculuğa götüren masallar şimdi içimizdeki çocuğa ulaşıp onunla iletişim kurmamızı sağlayabiliyorsa o masal kahramanı artık bizi uyandırıp kendimizle yüzleştiriyor ve düşler aleminden gerçeğe doğru yolculuğa çıkarıyor demektir'.
Gökten üç elma değil, yüzlerce masal düştü. Siz kendi masalınızı yakalayın. Masallarınızı hiç yitirmeyin!

BİNNUR YEŞİLYAPRAK: Prof. Dr., Ankara Üni.

UĞUR ÖNER: Prof. Dr., Çankaya Üni